Kıbrıs’ta Gezilecek Yerler

Bugün Doğu Akdeniz’de deryanın ortasında bir memlekette, Kıbrıs'tayız. Kıbrıs denilince ilk aklımıza gelenler başta üniversiteleri ve hareketli gece hayatı olsa da, burası gerek tarihi, gerekse turistik açıdan oldukça cezbedici yerlere sahip. Yavru vatana gelin sizlerle birlikte vakit kaybetmeden göz atalım.

Adanın Devi: Girne Kalesi

Tartışmasız Kıbrıs’ın en büyük simgelerinden biri olan Girne Kalesi, görebileceğiniz en heybetli burçlara sahip. Oldukça yaşlı bu yapının keşke dili olsa da konuşsa, bizlere akınlara karşı yaptığı savunmaları anlatabilse. Bu dev kalenin tarihinin Orta Çağ’da başladığı üzerine durulmaktadır. Romalıların Arap-İslam akınlarına karşı koyabilmesi için yapılmış.  Konumu gereğiyle fazlasıyla önemli bir mevkiye sahip olduğu için, burada sadece Doğu Romalılardan değil, 13. yüzyılda bölgeyi ele geçiren Haçlılardan, Osmanlı’dan ve hatta İngilizlerden kalma birçok iz varlığını sürdürüyor.

Kudüs’ü ele geçirmek için Selahaddin Eyyübi ile savaşa girişen ve bu gayeyle İngiltere’den yola koyulan Aslan Yürekli Richard, Kıbrıs’ı Romalıların elinden 1192 yılında alır. İngiltere’ye dönerken de bu kadim toprakları Fransız soylu bir aile olan ve burayı neredeyse 300 yıl yönetecek Lüzinyanlara satar. Bu 300 yılın sonlarına doğru ada Cenevizliler, Memlükler ve Venedikliler arasında elden ele dolaşır ve nihayet Türk akınlarına dayanamaz ve 1571 yılında 3 hilal çekilir gönderine. Adadaki Türk hakimiyeti 300 yıl kadar sürecektir. Ada 1878 yılında İngilizlere geçtiğinde kale 1960 yılına kadar polis okulu ve hapishane olarak kullanıldı. Ayrıca buradaki Batık Gemi Müzesi de eminiz ki tarihseverlerin oldukça ilgisini cezbedebilecek bir bölüm.

Kıbrıs’ın En Eskisi: Salamis Antik Kenti

32 asırlık bu kent Asur, Mısır, Pers, Makedon, Roma medeniyetlerinin hepsini kalbinde taşıdı. 17. asrındayken de Arap-İslam akınlarına dayanamadı ve terk edildi. Salamis ahalisinin bu esnada yakınındaki Mağusa şehrine gittiği düşünülüyor. 15 asırdır kaderine terk edilen Salamis Antik Kenti’nin bunca asıra inat etmiş limanı, Gymnasium’u, tiyatrosu, Roma villası ve sarnıcı, agorası, Zeus sunağı, bazilikası, nekropolü, anıtı ve hatta toplu mezarları mevcut. Yüzyılların derinliğine gömülmeyen Salamis’te, kurban ritüelleriyle toplu mezarlara gömülen insanların izlerini hissetmek fantastik bir duygu olsa gerek. Aynı zamanda harika bir sahile sahip Salamis Antik Kenti, Gazimağusa’ya yalnızca 8 km mesafededir.

Bir Akdeniz Harikası: Karpaz Yarımadası

Burası eminiz ki hepimizin haritalardan gördüğü ama ismini bilmediği, adanın kuzeydoğu yönünden Hatay’a uzandığı ince bir yarımada. Kıbrıs’ın eşeklerinin yoğun olarak yaşadığı, Maldivler’i aratmayacak eşsiz plajları, bitmek bilmeyen doğal harikalarıyla Karpaz, tam anlamıyla mavi ve yeşilin iç içe geçtiği bir diyar. Aynı zamanda buranın Caretta caretta deniz kaplumbağalarının üreme alanı olduğunu da belirtmemiz gerekir. Rumların Karposya dediği Karpaz’da Apostolos Andreas Manastırı ön plana çıkan şaheserlerden biri. Karpaz, efsanelere göre Afrodit’in doğduğu yermiş, zira bu kadar güzel bir meskenin güzellik tanrıçasının doğum yeri olduğuna pek de şaşırmamak lazım. 

Rönesans’ın Kıbrıs’taki izi: Venedik Sütunu

Kıbrıs’ın Türklerin eline geçmesine 21 yıl varken, adanın sahibi Venedikliler, tıpkı Romalılar gibi şanlarını ve kudretini göstermek için göğe doğru uzanan upuzun bu sütunu Yavru Vatan’ımıza bırakmışlar. 6 m yüksekliğindeki tek kurşuni renkte olan bu granit sütunun üzerinde 6 Venedikli ailenin armaları mevcut. Orijinal sütunun tepesinde Venediklilerin bir numaralı sembolü olan ve Aziz Markos’u simgeleyen kanatlı aslan varken, sonradan bunun yerine bakır bir küre ilave edilmiştir. Sütundaki granitin bahsettiğimiz Salamis Antik Kenti’nden getirildiği üzerine düşünülmektedir. Osmanlı döneminde Sarayönü Camisinin avlusuna kaldırılan bu sütun, 1915’te İngiliz’ler tarafından şimdiki yerine yerleştirilmiştir. Bugün bu sütun, İplik Pazarı Mahallesi, Atatürk Meydanı’nın göbeğinde bulunmaktadır.

Kıbrıs'ın En Çok Fotoğraflanan Yerlerini görmek için buraya tıklayabilirsiniz.

Kıbrıs’ın En Gösterişlisi: Selimiye Camii

Akdeniz’in kalbinde Gotik üslupla inşa edilmiş St. Sophia Katedrali, apaçık adanın en şık yapılarının başında geliyor. Lüzinyanlar dönemine tarihlenen bu yapı, silüetinde Fransız esintileri barındırıyor. Doğu Akdeniz’in ortasındaki bu yapının Gotik üsluba sahip olması da bu sebeptendir. Yapımı 13. yüzyıla tarihlenen St. Sophia Katedrali 1373 yılında Cenevizliler, 1426 yılında da Memlükler tarafından yağmalanmış, üzerine ciddi depremler atlatmıştır. Katedralin doğu bölümü yıkılmış ve Venedikliler tarafından onarılmıştır. Onarılışı esnasında bir Lüzinyan kralının hiç bozulmadan gelen ve her tarafı takılarla donatılan bir naaşı ortaya çıkmıştır. Orta Çağ, Fransız mimarisini Akdeniz’de en iyi anlatan örneklerden olan St. Sophia Katedrali, 1571 yılında adanın Türklerin eline geçmesiyle bir camiye çevrilmiş, iki minare, bir mihrap eklenerek dönemin Osmanlı Sultanı olan II. Selim’in ismi ile onurlandırılmış ve Kıbrıs’ın Selimiye Camisi olarak yoluna devam etmiştir. Kıbrıs’a gelmişken buraya uğramamak sanata ve tarihe ayıp etmekten başka nedir? 

İnsanlık Dramı: Barbarlık Müzesi

Burası adada yok edilen insanlığın müzesi. Fanatizmin ve faşizmin getirdiği vahşet ve savaşın kısılmamış çığlıklarını burada duymak mümkün. Ada 1960 yılında İngiltere’den ayrılıp, ayrı bir devlet statüsüne sahip olunca adadaki Türkler ve Rumların ortak bir yönetimi söz konusuydu. Lakin Rum tarafındaki milliyetçiler, Akritas planı adı altında adadaki Türk yönetiminin etkisizleştirilmesini ve sonrasında da adanın komple Yunanistan’a bağlanmasını içeren bir strateji belirlemişlerdi. Adadaki fanatik Rumlar ve çetelerinin Türklere olan baskıları artmaya başlamıştı ve sonunda 20 Aralık 1963’ü, 21 Aralık’a bağlayan gece bu baskı kontrolden çıkmış, Rum terör örgütlerinin adadaki 364 Kıbrıs Türk’ünü katlettiği bu gece Kanlı Noel olarak, içinde insanlık suçundan başka bir şey olmayan bir havadisle tarihe geçecekti. Müzenin bulunduğu bina Kıbrıs’ta görev yapan askeri doktor Nihat İlhan’ın eşi ve 3 çocuğuyla beraber Rum teröristlerce kurşuna dizildikten sonra küvetinde ölü bulunduğu evdir. Sahi barbarlık bu olsa gerek.