Kültür Seyahat

17 Eylül 2022
Altuğ Galip
Altuğ Galip

Kıbrıs, Akdeniz’e kıyısı olan altın rengi kumsalları, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile en sevilen tatil beldelerinin başında geliyor. Çok kültürlü bir tarihe sahip olan bu küçük ada ülkesini gezerken, rotanıza mutlaka eklemeniz gereken yerleri keşfetmek için şehirlerini biraz daha yakından tanıyalım isterseniz.

Girne

Liman ve Kale

Kuruluş tarihi M.Ö. 1000 yılları olduğu düşünülen Girne, Anadolu’nun güney kıyısına sadece 40 mil uzaklıkta bir yerleşim yeri. Bu nedenle, çok eski zamanlardan beri, Akdeniz üzerinde sık sık taşıma yapan yük gemilerinin yanaşabileceği bir de limana sahip. At nalı şeklindeki bu antik limanı çevreleyen restoranlar ve barlar ise, müşterilerine eşsiz bir ortamda hizmet sunmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar.

Girne-2

Marinanın hemen yanı başında ise, Bizanslılar tarafından yapımına başlanıp Lüzinyanlar tarafından genişletilen Girne Kalesi bulunur. Venediklilerin ve Osmanlıların dokunuşlarıyla olağanüstü bir mimariye sahip olan kalenin içerisinde St. George Kilisesi, Lüzinyan ve Venedik Kulesi, Kırnı mezarları, sarnıçlar ve Lüzinyan dönemine ait zindanlar yer alır. Fakat en önemli bölüm; dünyanın en eski batık gemilerinden birinin sergilendiği Batık Gemi Müzesi’dir.

Karmi Köyü

Girne’nin batısında, dağın yamacında konumlanmış olan Karmi, adanın İngiltere sömürgesi olduğu 1900’lu yıllarda İngiliz elit kesimin keşfettiği ve yerleştiği bir köy. Kıbrıs’ta baş gösteren iç karışıklıklar ve savaş dönemi ile birçok kişi evlerini terk edip adadan ayrılmıştır. Savaşın sona ermesi ile kurulan yeni KKTC hükumeti yabancıları tekrar bu bölgeye toplamış ve evlerin onarılması koşulu ile burada yaşamalarına izin vermiştir.

Karmi Köyü oldukça bakımlı evleriyle, daracık yürüyüş yolları ve değişik sokak isimleriyle, bahçelerdeki rengarenk çiçekleriyle, tertemiz dağ ve deniz havasıyla adanın en güzel köylerinden biridir. Köyün merkezinde bulunan Virgin Mary Kilisesi’nin olduğu yere aracınızı park edebilir ve kilisenin hemen sağından köyü gezmeye başlayabilirsiniz. Kilisenin sağ tarafından inen merdivenlerin kenarında akan kaynak suyu size tüm yürüyüşünüz boyunca eşlik ediyor olacak. Ayrıca köyün merkezindeki İngiliz tarzı kırmızı telefon kulübesi, birçok turistin fotoğraf çekmek için uğradığı adreslerden. Köyün bir başka özelliği ise oldukça iri ve sağlıklı kedileri.

St. Hilarion Kalesi

Beşparmak Dağları’nın kuzey eteklerine inşa edilmiş olan St. Hilarion Kalesi, Girne şehrinin kuş bakışı manzarasını izleyebileceğiniz etkileyici bir yapı. 700 metre yükseklikteki Kale’ye ulaşmak ise biraz meşakkatli; bunun için yaklaşık 500 basamağı tırmanmayı göze almak gerekiyor. İkiz bir burun üzerine yapılmış olan St. Hilarion, zamanında bir manastır olarak kullanılmış, savaşsız geçen 140 yılın ardından da komutan odası, Lüzinyanlı asillerin dinlenmeleri için kullanılmıştır.

St. Hilarion

Üç ayrı bölümden oluşan Kale’nin en ilgi çekici detayları arasında, açılıp kapanabilme özelliği olan köprüsü, kubbesi olmayan kilisesi ve Kraliçe Penceresi yer alır. Görünümünün Disney çizgi filmlerinde sıkça rastladığımız kulelere benzemesi ise tesadüf değil. Bir peri masalından çıkmış gibi duran mistik havası ile St. Hilarion’un Walt Disney dahil birçok sanatçıya ilham kaynağı olduğu bilinir.

Lefkoşa

Büyük Han

1 Ağustos 1571’de Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethedilmesinden bir yıl sonra, yani 1572 yılında inşaatına başlanılan Büyük Han, özellikle Bursa’daki Koza Han ile büyük benzerlikler taşımasıyla bilinir. Lefkoşa’daki Kumarcılar Hanı ile de benzer ama ondan çok daha büyüktür. Sivri kemerleri, kubbeleri ve tonozlar ile kaplanmış odalarıyla Büyük Han, Lefkoşa kentinde mutlaka görülmesi gereken önemli tarihi yapılar arasında yer alır.

Lefkosa_buyukhan

Magusa

Lala Mustafa Paşa Cami

Lüzinyanlar zamanında 1298-1312 yılları arasında inşa edilmiş yapı, tüm Akdeniz dünyasının en güzel Gotik yapılarından biridir. Katedralin en güzel ve özellikle de en iyi korunmuş olan yanı, mimari anlamda Fransa’daki Reims Katedrali’nden esinlenilen batı cephesidir. Gotik tarzda işlemeli olan eşsiz bir penceresi bulunan yapının avluda yer alan Venedik Galerisi (16. Yüzyıl) günümüzde bir şadırvan olarak kullanılır.

magusa_lala

Barnabas Manastırı

Salamis'te doğmuş Yahudi bir ailenin oğlu olan, St. Barnabas, Kudüs'te eğitim gördükten sonra Kıbrıs'a döner ve Hıristiyanlığı yaymak için 45 yılında St. Paul ile çalışmaya başlar. Bu faaliyetlerden dolayı vatandaşları tarafından öldürülü ve cesedi denize atılmak üzere bir bataklığa saklanır. Bu olayı gören öğrencileri cesedi saklandığı yerden çıkartıp Salamis’in batısında bir yer altı mağarasına gömerler ve Barnabas’ın göğsüne de St. Mathews’un yaptığı İncil’in kopyasını koyarlar. Bu tarihten uzun, çok uzun yıllar sonra, 432 yılında piskopos Anthemios rüyasında görene kadar da mezarın yeri kimseler tarafından bilinmez.

Barnabas Manastırı, imparatorun emriyle tam da bu gömütün bulunduğu yerde inşa edilir. Bugün, papazların yaşadığı odalar restore edilerek arkeoloji müzesine dönüştürülmüştür. Müzede 18. Yüzyıldan kalma zengin bir ikon koleksiyonu, Kıbrıs’ın Neolitik Dönemi’nden Roma Dönemi’ne kadar geniş bir çizgideki tarihsel sürece ait çeşitli eserler yer almaktadır.

Salamis Antik Kenti

Salamis Antik Kenti ilk başta Aka kolonisi olarak kurulmuş, ardından ise Yunanistan’da yer alan Salamis Adası’nın kurucusu olan Tekfros bu kentin de kurucusu olarak tarihe adını yazdırmıştır. Antik kentin kuruluş hikayesi ise şöyle; Tekfros, Truva Harbi’ndeki silah arkadaşlarını ve bu savaşta esir düşen bir grup insanı alarak Kıbrıs’a gelir. Bir süre sonra da şimdiki antik kentin olduğu bölgeye gelerek bir şehir kurarlar.

Magusa Salamis

Magusa’nın 6 kilometre kuzeyinde yer alan antik kent, keşfedilecek onlarca detayıyla her yıl binlerce tarihe meraklı gezgin tarafından ziyaret ediliyor. Yürüyerek gezilebilecek bu kentin en önemli yapıları arasında ise Zeus Tapınağı, Gymnasium, tiyatro, forum, eski hamam, pazar yerleri ve kral mezarları gibi yapılar yer alıyor.

Karpaz

Kıbrıs haritasına baktığınızda, kuzeydoğuda bulunan bu yarımada, güzellikleri sebebi ile de tarih boyunca her daim dikkat çekmiş. Zaten bu güzide destinasyonu ziyaret ettiğinizde, ne demek istediğimizi daha rahat anlayacaksınız.

Bölgenin en gözde eseri Apostolos Andreas Manastırı. Manastır’ın bir de kuruluş efsanesi var. Hz. İsa’nın havarilerinden biri olan Andreas Kudüs’e doğru yol alırken, su ihtiyacını karşılamak için Karpaz’da durur ve bastonu ile kumsalda bir delik açar. Yanında tek gözü kör bir gemici vardır. Gemici bu delikten çıkan suyla yüzünü yıkar ve mucize eseri kör olan gözü görmeye başlar. Bunun üzerine, Andreas’ın deliği açtığı yerin üzerine bir şapel inşa edilmesine karar verilir.

Karpaz-1

Karpaz’ın mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir diğer yeri de Dipkarpaz Milli Parkı’dır. "Altın Kumsal" isminde bir kumsalı bulunan park, güzellikleriyle ve yaşattığı farklı deneyimlerle ziyaretçilerini kendine hayran bırakır.

Güzelyurt

Soli Harabeleri

Kıbrıs’ta kurulan en önemli şehir krallıklarından biri olan Soli’nin tarihçesi, M.Ö. 700 yıllarına kadar uzanmaktadır. Burada inşa edilen bazilikanın Kıbrıs’ın ilk kiliselerinden olduğu bilinir. Dört yanı sütunlarla çevrili bir avluya sahip olan kilisenin geometrik ve hayvan figürleriyle bezeli mozaiğinin büyük kısmı günümüze dek ulaşmayı başarmıştır.

Guzelyurt-1

Anıtsal mermer çeşme kalıntıları, Aphrodite heykeli, Helenistik Dönem’e ait altın ve gümüş takılar, agoraya açılan sütunlu bir cadde ve Amazonlarla yapılan savaşı betimleyen kabartma, antik kentte gün yüzüne çıkarılan önemli eserler arasındadır. Şehrin sembolü ise, Soli Bazilikası’ndaki eşsiz güzellikte kuğu mozaiğidir.

Altuğ Galip (@kyrenian)