Kültür Seyahat
2 Kasım 2020Güncelleme Tarihi: 6 Haziran 2022
Sokak Müzisyenliğinin Tarihi
Türkiye’de sokak müzisyenleri çoğu zaman tartışmalı hallerle karşımıza gelse de aslında kavramın kendisi oldukça eski; ta 11. Yüzyıla kadar uzanıyor. Trafik ışıkları, metrolar, otobüs durakları ve kaldırımları kendi sahneleri yaparak performanslarını sergileyen sokak müzisyenleri, özellikle Hindistan, Almanya, Meksika ve Amerika gibi ülkelerde son derece yaygın. Tabi sokakların her zaman özgürlüklerle dolu olduğu düşünülmesin; Hindistan’da ve Berlin’de çok değil, 90’ların başında sokak müziği yapmak tutuklanma sebebiydi. Amerika’da ise kadın müzisyenlerin performanslarını sergilerken yanlarında bir erkek bulundurmak zorundaydılar.
Türkiye’de sokaklarda ünlenmiş birçok isim sayabiliriz, buna birazdan geleceğiz ama dünyada durum nasıl diye hiç düşündünüz mü? Örneğin şarkılarıyla bir dönemi kitlelerce peşine takan Janis Joplin, Bob Dylan, Simon&Garfunkel ve hatta Loreena McKennit, müzik yapmaya ilkin sokaklarda başlamışlardı.
İstanbul’un Sokak Müzisyenleri
Türkiye’nin en kozmopolit şehri olan İstanbul, farklı bölgelerden ve ülkelerden gelen sokak müzisyenlerini de bir araya getiriyor. Dünyada kendi müziğini meydana getirebilmiş nadide şehirlerden biri olan İstanbul’un dört bir yanında çok farklı tarzlarda müzik yapan sanatçıyla karşılaşabilmek mümkün.
Şehirdeki sanatçılar İstiklal Caddesi’nde, Beşiktaş çarşısında ve Kadıköy Meydanı'nda birleşiyor. Beyoğlu’nda yürürken farklı tarzlarda performanslar sergileyen pek çok müzisyen sizi kendi sahnesine davet ediyor. Blues, folk, etnik, caz ve rock müzik tınıları birbirine karışıyor. Yerli ve yabancı turistlerin yanı sıra semt sakinlerinin de ilgi odağı olan müzisyenler bambaşka kültürleriyle, farklı dillerde söyledikleri şarkılarla, hiç görmediğiniz müzik aletleriyle hayata büyük bir zenginlik katıyor.
Sabah sıcak yataklarından kalkıp işe gidenler ve akşam yorgun argın dönenler için keyifli molalar vadeden, farklı tarzlardaki müzikleri herhangi bir ücret ödemeden dinlemenizi sağlayan, ulaşımı bir şenliğe dönüştüren sokak müzisyenleri Türkiye’nin ne kadar kucaklayıcı ve zengin bir kültüre sahip olduğunu da gösteriyor. İstanbul’un sokaklarını arşınlarken yöresel kıyafetleriyle şarkı söyleyen Endonezyalıları, sur üfleyen Kızılderilileri, darbuka eşliğinde göbek atan Romanları, kemençe eşliğinde horon tepen Karadenizlileri görmeniz mümkün. Makedonya, İran, Suriye, Ukrayna, Kongo, Fransa gibi dünyanın dört bir yanından müzik yapmak için Türkiye’ye gelen sanatçılar yöresel kıyafetleri, kendi dillerinde seslendirdikleri şarkıları ve topraklarına ait ezgileriyle İstanbul sokaklarında âdeta uluslararası bir festival havası estiriyorlar.
Santur, gayda, ney, kemençe, mızıka, tef, darbuka, keman gibi enstrümanları dinlememizi de sağlayan sanatçılar, geniş kitlelerin hep bir ağızdan şarkılar söylemesine, kemençe eşliğinde omuz silkmesine vesile oluyorlar.
Kentin telaşına kapılıp aklında bin bir soruyla koşuşturan kalabalıkları durdurup müziklerini dinleten, gülümseten, dans ettiren, kaynaştıran, içlerindeki sıkıntıyı alıp yüzlerine sıcacık bir gülümseme konduran sokak müzisyenlerini müzik eğitimi almış profesyoneller, ekmek parası kazanmak umuduyla sokağa çıkanlar, hobi olarak yapanlar, dünyayı gezmek için imkân yaratmaya çalışanlar gibi gruplara ayırmak mümkün. Hangi niyetle sokağa çıkmış olurlarsa olsunlar hepsi "herkese ulaşabilme" isteği ile birleşiyor. Artık İstanbul’da sokak müzisyenleri ve sokak sanatçıları ile karşılaşmak kimseyi şaşırtmıyor. Hatta o gün sevdikleri sanatçılara denk gelebilmek ümidiyle sokağa çıkanlar bile oluyor. Sokak müzisyenleri bazen enstrüman kılıflarına bırakılan cüzi bir para, bazen sıcak bir tebessüm, bazen de içten bir teşekkür karşılığında müziklerini sizlerle paylaşıyorlar.
Ünü İstanbul Sokaklarından Taşıp Türkiye'ye Yayılanlar
İçlerinde bazıları var ki, hayatınızda İstanbul'a adım atmamış olsanız dahi isimlerini duymuş, hatta albümlerini edinmiş olmanız muhtemel.
İran asıllı İsrailli Michal Elia Kamal, Fransız Julien Demarque ve Türkiye'den Metehan Çiftçi'nin bir araya gelerek oluşturdukları Light in Babylon,
Bizon Murat ve Devrim CK’nın kurduğu, farklı tarzlarıyla isimlerinden sıkça söz ettiren Sya siyabend,
Babası dünyaca ünlü bir gitar virtüözü olan ve kendisinin de birçok konuda izinden gittiğini açıkça gösteren Evrencan Gündüz gibi müzisyenler, İstanbul’un tüm Türkiye’ye hatta tüm dünyaya armağanları.