Kültür Seyahat
14 Eylül 2024Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2024
Büyüleyici doğal güzelliklerinin ve zengin tarihinin yanı sıra, Romanya, Avrupa’nın en gizemli şatolarına ev sahipliği yapmasıyla da ünlü.
Balkanların doğusunda yer alan Romanya’nın Orta Çağ’dan kalma kaleleri, gotik mimarisi ve mitolojik öyküleri, her yıl binlerce turisti kendine çekiyor. Özellikle vampir efsanelerine karşı özel bir ilginiz varsa Transilvanya bölgesindeki şatoları ve kaleleri mutlaka keşfetmelisiniz.
O zaman Romanya’nın en turistik ve en etkileyici şatolarına doğru bir yolculuğa çıkalım.
Bran Şatosu
Romanya’nın belki de en ünlü şatosu, Transilvanya’nın tam kalbinde yer alan Bran Şatosu, veya daha bilinen ismiyle Drakula’nın Şatosu’dur. Bram Stoker’ın ünlü Drakula romanına da ilham veren bu gotik yapı aslında askeri bir kale. 14. yüzyılda inşa edilen Bran Şatosu, kraliyet ailesinin yazlık ikametgahı olarak da kullanılmış.
Gelelim onu bu kadar etkileyici yapan detaylara…
Dağların arasından yükselen konumu ve dik duvarlarıyla kelimenin tam anlamıyla masalsı bir manzara sunan şato, son derece gizemli bir atmosfere sahip. Elbette bunda kanlı efsanelerin ve hikayelerin de payı var. Birçok turist Bran Şatosu’na Vlad Tepeş’in yani Kazıklı Voyvoda’nın izlerini aramak için geliyor çünkü Bran Şatosu ile Drakula efsanesini birbirinden ayırmak mümkün değil.
Gerçekte, romanın baş karakteri Kont Drakula ile özdeşleştirilen Vlad Tepeş (Kazıklı Voyvoda), bu şatoda çok az zaman geçirmiş olsa da, şatonun gotik atmosferi ve izole konumu, bu şatonun ününe katkıda bulunmuş ve burayı Romanya’nın en popüler turistik noktalarından biri haline getirmiştir.
Peles Şatosu
Karpat Dağları’nın eteklerinde, Sinaia kasabasında yer alan Peles Şatosu, Romanya’nın en güzel ve en lüks şatolarından biri kabul ediliyor. 19. yüzyılda Romanya Kralı I. Carol tarafından inşa ettirilen Peles Şatosu, Rönesans ve Barok mimari tarzlarının zarif bir karışımı. Dışarıdan bakıldığında bile ihtişamını hissettiren Peles Şatosu’nun iç kısmı ise adeta bir sanat galerisi. Ahşap oymalar, vitray pencereler ve sanat eserleri ile dolu olan şatonun odalarını gezerken, kendinizi büyüleyici ve mistik bir yolculuğa çıkmış gibi hissedersiniz.
Peles Şatosu’nun diğer şatolardan ayrılan bir diğer özelliği ise ileri teknolojiyle donatılmış olması. İnşa edildiği dönemde Avrupa’da çok nadir bulunan elektrik, merkezi ısıtma sistemi ve vakumlu temizlik sistemi gibi yeniliklerin yer aldığı şato için şaşıracağınız bir detay daha verelim; Peles Şatosu Avrupa’nın ilk sinema salonlarından birine de ev sahipliği yapıyor.
Corvin Şatosu
Şimdi sizi Romanya’nın en eski şatolarından birine götürüyoruz. Hunedoara’da bulunan Corvin Şatosu, görkemli gotik mimarisi ve korkutucu efsaneleriyle ünlü. Drakula efsanesinin burada da kendine önemli bir yer bulduğunu görüyoruz ama şato bu efsanelerden bağımsız olarak da şato kendi tarihsel önemini koruyor. 15. yüzyılda Macar soylusu Ioan de Hunedoara tarafından inşa ettirilen Corvin Şatosu uzun yıllar askeri ve siyasi bir merkez olarak kullanılmış. Kuleleri, hendekleri ve taş köprüleri, ziyaretçilerine tam bir Orta Çağ kalesi deneyimi yaşatıyor.
Corvin Şatosu'nun en dikkat çekici özelliklerinden biri de içinde bulunan işkence odası ve zindanları. Efsanelere göre Vlad Tepeş, burada bir süre tutsak olarak kalmış. Macera arayan turistler, şatoda dolaşan hayalet hikayelerinin izini sürmek için Corvin Şatosu’nu sıklıkla ziyaret ediyorlar.
Poenari Şatosu
Bran Şatosu kadar popüler olmasa da Vlad Tepeş’in gerçek kalesi olarak bilinen bir diğer tarihi yapıda sıra. Poenari Şatosu sessiz ve ıssız atmosferiyle diğer turistik şatolardan ayrılsa da Vlad Tepeş’in hayatına ilgi duyanlar burayı ziyaret etmekten vazgeçmiyor.
Arges Nehri vadisine bakan yüksek bir dağın zirvesine inşa edilen ve tamamen askeri amaçlarla yapılan Poenari Şatosu’na ulaşmak için 1500 basamaklık bir merdiveni tırmanmayı göze almak gerek ama bu gizem dolu deneyimi yaşamak ve tabi eşsiz Karpatlar manzarası, bu zahmete değdi dedirtecek kadar etkileyici. Vlad Tepeş’in Osmanlılara karşı direnmek için bu stratejik kaleyi kullandığını ve Romanya tarihinde önemli bir iz bıraktığını da ekleyelim.
Făgăraș Şatosu
Transilvanya’nın en iyi korunmuş Orta Çağ kalelerinden biri olan Făgăraș Şatosu, Romanya’nın askeri mimarisinin en önemli örneklerinden biri. 14. yüzyılda inşa edilen bu şato, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgedeki yayılmasını durdurmak için stratejik bir savunma noktası olarak kullanılmış. Derin hendeklerle çevrili Făgăraș Şatosu zamanla, Romanya prenseslerinin yaşadığı lüks bir saray haline gelmiş.
Şatonun iç mekanları ziyaretçilerin ilgisini çekecek birçok sergiye ev sahipliği yapıyor. Zindanları, tarihi eserleri ve eski savaş ekipmanları, burayı Romanya’nın tarihine ve mimarisine ilgi duyanlar için kaçırılmaması gereken bir durak olarak öne çıkarıyor.