Kültür Seyahat
1 Şubat 2022Güncelleme Tarihi: 24 Haziran 2022
Gelin bu yazımızda, zamanın ötesindeki eşsiz kurgusuyla geçmişten bu yana ününü koruyan Yüzüklerin Efendisi filminden konuşalım. Hayranlarını her defasında heyecanla ekran karşısına geçiren Yüzüklerin Efendisi, kesinlikle fantastik macera alanında efsane bir geçmişe sahip. Kitabı ise 150 milyondan fazla satılarak şimdiye kadar yazılmış en çok satan kitaplar arasında yerini alıyor. Orta Dünya diye adlandırılan geçmişten uzak bir yerde geçen kurgu, izleyicilerine Hobbitlerin dünyasında bir efsanenin kapılarını aralıyor.
Tabiki bir kurgudan bahsettiğimiz için film serisinde gördüğümüz birçok yerin de bir set alanı olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu yerlerden kimisi gerçekten var olan yerler bile değil. Şüphesiz, bu minyatür kurgu setlerden en ihtişamlısı Minas Tirith! Peki, Minas Tirith tasarlanırken nereden ilham alındı hiç düşündünüz mü?
Buraya ilham veren ve gerçekten de var olan yer aslında Fransa’daki Mont Saint-Michel Kalesi! Kesinlikle, eşsiz güzellikteki bir yapı olan bu kaleyi biraz daha yakından tanıyalım mı? İşte, bir sonraki Fransa gezinizdeki rotalardan biri olacak Mont Saint-Michel Kalesi’ni ziyaret etmeden edineceğiniz kısa bilgiler!
Mont Saint-Michel Kalesi’nin Eşsiz Yapısı ve Tarihi
Burası Fransa’nın en popüler turist destinasyonlarından biri olarak yılda yaklaşık 3.5 milyon ziyaretçi ağırlıyor. Neredeyse bin yılı geçen bir geçmişe sahip olan kale, adeta ikonik bir ada şehri gibi. Eski adıyla Mont-Tombe, bir hac merkezi ve bir Benediktin Manastırı’na sahip. Normandiya kıyılarındaki bu küçük ada komünü yalnızca 240 dönümlük bir alana sahip ve 1979’dan bu yana UNESCO Miras Listesi’nde yerini alıyor. Eşsiz mimari yapısı ise o zamanlarda uygulanan feodal hiyerarşiyi temsil ediyor: En üstte tanrı, ondan sonra manastır, daha sonra büyük salonlar ve altındaki dükkan ve konutlar, en altta neredeyse duvarların dışında ise balıkçı ve çiftçi konutları yer alıyor.
Her ne kadar turistlerin ilgi odağında olsa bile buranın aslında bir turizm merkezi olmadığını ve manastırda ikamet eden yaklaşık 50 kişiye ev sahipliği yaptığını unutmamak lazım. Manastırda ağırlıklı olarak keşişlerin ve rahibelerin yaşadığı biliniyor. Eğer şanslı gününüzdeyseniz, manastırdaki dini törenlere veya güzel seslerin yükseldiği korolara tanık olabilirsiniz.
Mont Saint-Michel Kalesi ve Görülmeye Değer Yerler
Mont Saint-Michel Kalesi’ne giriş ücretsiz ve kendine has çekicilikleri ile size eşsiz bir gezi deneyimi sunacak bir yer burası. Çevredeki köy ve harika manzarayı izleyebilir veya tarihi bir yolculuğa çıkarak müzeleri, kiliseleri ve tabiki en tepedeki manastırı ziyaret edebilirsiniz. Yalnız manastıra girişin 10 Euro olduğunu fakat buna değer olduğunu söylemeden geçmeyelim. Manastıra giden yol Grande Rue’da, Ayasofya’ya adanmış olan eşsiz bir gümüş heykeli barındıran Saint-Pierre bölge kilisesi görülmeye değer. Adanın sahip olduğu enfes doğası ve ekolojik yapısı hakkında bilgi almak isterseniz de Denizcilik Müzesi’ni bir ziyaret edebilirsiniz.
Adanın doğasından bahsetmişken, sahilin mükemmel manzaralarına tanıklık etmek ve Abbey Surları boyunca keyifli bir yürüyüşe çıkmak için Porte Echauguette ve körfez üzerinde eşsiz bir panorama keyfi sunan Terrasse de I’Quest’i görmeden dönmeyin deriz. Ayrıca, kısa bir piknik keyfi veya manzara seyri için Barrage sur le Couesnon’u da gezi listenize ekleyebilirsiniz. Son olarak, kendinizi Fransız bir kasabanın ortasında bulacağınız La Grande Rue’nun sokakları da lokal atmosferi hissetmek isteyenler için doğru adreslerden!
Konaklama ve Yeme-İçme
Buraya bir gezi planlarken bir adaya gittiğinizi ve buna uygun imkanlara sahip olduğunu unutmamak gerekiyor. Konaklama ve yeme-içme konusunda çok fazla imkan sunmayan Mont Saint-Michel Kalesi’ne günü-birlik bir gezi yapıyorsanız çok zorlanmayacağınızı düşünüyoruz. Tabiki Brittany ve Normandiya bölgelerinin sınırındaki bu destinasyon için size önerebileceğimiz bazı konaklama yerleri de var. Eğer bu gezinizin tatlı yorgunluğunun ardından konaklamayı planlıyorsanız; Brittany’nin başkenti Rennes’te veya bir saat uzaklıktaki sahil kasabası Saint-Malo’da, deniz kenarında harika bir akşam geçirebilirsiniz. Daha da fazlası, kalenin duvarlarının çevresinde, Grande Rue’da yer alan birkaç otel olduğunu da söylemek isteriz. Bu eşsiz yapıya karşı uyanmak kulağa oldukça keyifli geliyor!
Harika bir yürüyüşün ardından nefis bir şeyler yemek için bakındığınızda ise aklınıza buranın popüler omlet ve kreplerini getirmenizi öneririz. Adanın meşhur kabarık omletlerinin yapıldığı ve bunların dünyanın en iyisi olduğu düşünüldüğü yer, La Mere Poulard, 1888’den beri hizmet veriyor. Krepler için ise en çok ziyaret edilen yerlerin başında Creperie La Cloche geliyor. Tabiki tek seçenekleriniz buralar değil, ayrıca birbirinden çeşitli restoranların da bulunduğunu söylemeliyiz. Lokal bir şeyler denemek yerine kendi hazırladığınız yiyecekleri tüketmek istiyorsanız da Barrage sur le Couesnon’da manzaraya karşı piknik yaparak öğününüzü geçirebilirsiniz.
Bonus: İlham Kaynağı Mont Saint-Michel Kalesi
Yüzüklerin Efendisi serisinin uyarlaması hazırlanırken, uzun yıllar boyunca birçok kişiyi etkisi altına alan ve gerçekten var olan bir manastır kalesi düşünüldü. Kuzey Fransa’nın ıssız kıyılarındaki Mont Saint-Michel Kalesi, gizemli dünyası ile Tolkien’in Orta Dünyası’ndaki Gondor’un başkenti Minas Tirith için harika bir ilham kaynağı olarak seçildi. Adeta bir masal dünyasından fırlamış bir görüntüye sahip bu kale, sadece Yüzüklerin Efendisi’nde değil ayrıca “Tangled” ve “Mickey, Donald, Goofy: The Three Musketeers” gibi birkaç Disney yapımında da karşımıza çıkmıştı. Ayrıca yine bu ihtişamlı kale, Assassin’s Creed, Dark Souls ve daha birçok video oyununun da ilham kaynağıydı.