Yeme İçme
25 Nisan 2025İstanbul’da yemek yemek, bir semtin hikâyesine ortak olmak, o mahallenin ritmine karışmak demektir. İstanbul’u sadece merkezden değil, mahalle mahalle gezmek; lezzeti mekândan değil, ruhundan yakalamak gerekir. Bu yazıda tam da bunu yapıyoruz: İstanbul’un sokak aralarında gizlenmiş ama bir kez tadanın unutamadığı o tatların peşine düşüyoruz. Gelin şimdi mahalle mahalle dolaşalım ve şehri sofralar üzerinden yeniden keşfedelim.
Karaköy

Karaköy, tarihi hanları ve taş sokaklarıyla eski İstanbul’un ruhunu, üçüncü dalga kahvecileri ve fırınlarıyla yeni nesil enerjiyi bir araya getiriyor. Sabah simitini Boğaz’a karşı çayla tamamlayanların, öğlen kruvasan ve espresso peşinde koşanların semti burası. Galata Köprüsü civarındaki balık-ekmek tezgâhları hâlâ cazibesini koruyor; Karaköy, hem sokak lezzetlerini hem modern mutfağı sevenleri şaşırtmaktan hiç vazgeçmiyor.
Kuzguncuk
Renkli evleri, çiçekli sokakları ve hâlâ yaşayan mahalle kültürüyle Kuzguncuk, büyük şehrin ortasında minik bir köy gibi. Burada sabah kahvaltıları fırından yeni çıkmış ekşi mayalı ekmekler ve ev yapımı reçellerle başlar; gün boyu sokaklara yayılan çörek kokusu kaybolmaz. Kuzguncuk’ta yediğin her şey, sadece mideni değil ruhunu da doyurur.
Beşiktaş Çarşı
Beşiktaş Çarşı, sabahın erken saatlerinden gece yarısına kadar yaşayan bir lezzet sahnesi gibi. Simit ve börekle başlayan tempo, serpme kahvaltı sofralarıyla renklenir, öğlen tantuni ve tavuk dürüm tezgâhlarına, akşam ise soslu patates ve midye dolma molalarına evrilir. Her sokakta farklı bir koku, her adımda başka bir tat bekler.
Balat

Balat, rengârenk evleri, tarihi fırınları ve eski usul kahveleriyle geçmiş zamanın İstanbul’unu bugüne taşır. Burada sıcak gözlemeler, çocukluk tadında kurabiyeler ve sokak aralarına gizlenmiş nohutlu pilav tezgâhları arasında yürürken hem nostalji yaşarsın hem de yeni nesil tatlarla tanışırsın. Balat, bir yandan geçmişe selam verirken bir yandan bugünün damak zevkine ustaca göz kırpar.
Çengelköy
Çengelköy, Boğaz kıyısında sade ve samimi bir lezzet molası sunar. Sabah simitini çayın yanında denize karşı yudumlayanlardan, taze salatalıklı kahvaltı tabaklarını tercih edenlere kadar herkesin buluşma noktasıdır. Buradaki lezzetler ev yapımı gibi içtendir; poğaçalar, börekler ve galetalar mahalle ruhunu yaşatır.
Arnavutköy
Arnavutköy, Boğaz’a bakan cumbalı evleri ve dingin atmosferiyle lezzeti zamana yaymayı sevenlerin semtidir. Mevsimine göre hazırlanan balık sofraları, yoğurtlu mezeler ve çıtır kalamarlar burada masaları süsler. Üstüne sakızlı muhallebi veya incirli tartla yapılan tatlı kapanışı ise Arnavutköy’ün zarif dokusunun bir parçasıdır.
Eminönü / Tahtakale

Eminönü ve Tahtakale, tarihi camilerin gölgesinde, baharat kokulu sokakları ve enerji dolu pazarıyla İstanbul’un lezzetli keşif alanlarından biridir. Mis gibi pilav tezgâhları, turşu suları, közde kestane kokuları arasında kaybolurken hem tarihin hem sokak mutfağının tadına varırsın. Eminönü'nde her adım yeni bir tat, her köşe ayrı bir hikâyedir.
Edirnekapı – Fatih
Edirnekapı, taş duvarlı sokakları ve mütevazı esnaf lokantalarıyla hâlâ eski İstanbul'un samimiyetini koruyor. Burada sumaklı piyaz eşliğinde yenen sulu köfteler, taş fırından çıkan pideler, tereyağlı pilavlar ve tarçın kokulu irmik helvası sofraların vazgeçilmezi. Edirnekapı’da yemek yemek, biraz da geçmişe dokunmaktır.
Feriköy / Bomonti

Feriköy ve Bomonti, şehir merkezinin ortasında nefes alabileceğin, lezzetle sadeleşebileceğin bir rota. Organik pazar tezgâhlarından taze ürünler toplamak, ekşi mayalı ekmeklerden bir parça koparıp yeni nesil kahvecilerde kahveni yudumlamak burada günlük hayatın doğal bir parçası. Bomontiada çevresinde ise dünya mutfağı ve yerel dokunuşlar bir arada bulunur.
Kadıköy Çarşı
Kadıköy Çarşı, sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar bitmeyen bir lezzet karnavalı gibi. Taze deniz ürünleri, zeytinyağlı meze tabakları, sıcak kokoreçler ve geceyi taçlandıran ıslak hamburgerler... Ve kışın, çarşıdan yükselen sıcak salep kokusu. Kadıköy Çarşı’da her adım, yeni bir lezzet keşfinin başlangıcıdır.
Kadınlar Pazarı (Fatih)
Fatih’in kalbinde, İtfaiye Caddesi boyunca uzanan Kadınlar Pazarı, İstanbul’da Güneydoğu Anadolu mutfağının en otantik temsilcilerinden biri. Burada sacda pişen lavaşların arasına sarılan büryan kebabı, Siirt usulü perde pilavı, haşhaşlı çörekler ve taş fırından çıkan incecik tandır ekmekleriyle tam bir lezzet şöleni sunuluyor. Baharatçılardan gelen kimyon ve sumak kokuları ve kuruyemişçilerin gürültüsü arasında adeta başka bir dünyaya adım atarsın. İstanbul’da olsan da bir an kendini Mardin sokaklarında hissedebilirsin.
Yeşilköy

Yeşilköy İstanbul’un en zarif yeme-içme rotalarından biri. Sahil boyunca sıralanan şık balık lokantaları, kibar sunumlu meyhaneler ve Fransız tatlıcılardan ilham alan butik pastanelerle doludur. Sabah saatlerinde pastaneden alınan tereyağlı kruvasanla yapılan kahvaltının, akşam saatlerinde Boğaz’dan gelen iyot kokusuyla birlikte yenen levrek marin’in ayrı bir yeri vardır burada. Geleneksel şarküteri kültürü hâlâ yaşar; zeytinyağlı enginar, fırın makarna ve klasik vişneli ekmek kadayıfı gibi İstanbul sofrasının eski zarafeti Yeşilköy’de hâlâ tabaklara yansır.
Bakırköy Çarşı
Bakırköy Çarşı, her köşe başında başka bir lokanta keşfetmeye açık olanlar için tam bir gastronomi alanıdır. Burada Rumeli göçmeni mutfağının izlerini taşıyan fırın börekçileri, köfte-pilav ikilisiyle meşhur esnaf lokantaları, bol tarçınlı fırın sütlaçlar hâlâ günümüz temposuna inat ayakta durur. Sabahları peynirli kol böreği ve ayranla başlayan gün, öğlen saatlerinde domatesli tirit veya Boşnak mantısıyla devam eder.
Kurtuluş – Pangaltı
Kurtuluş ve Pangaltı, İstanbul’un çokkültürlü mutfak mirasının hâlâ en güçlü yaşandığı mahallelerden. Rum, Ermeni ve Yahudi mutfaklarının izlerini taşıyan fırınlar, şarküteriler ve küçük lokantalar bu sokaklarda hâlâ yaşar. Pastırmalı börek, topik, mahlepli çörek ya da ev yapımı içli dolmalar... Burası, tarifleri elden ele, kuşaktan kuşağa aktarılan mutfağın canlı belleğidir.