Yaklaşık 60 bin yıldır yerleşimin olduğu ABD topraklarında yaşayan ilk insanların, muhtemelen Asya’dan göç eden avcılar olduğu tahmin ediliyor.
1492’de Kristof Kolomb’un gelmesiyle birlikte keşfedilen yeni topraklar Yeni Dünya olarak tanındı.
Yeni Dünya’nın keşfiyle birlikte başlayan sömürgeleşme dönemi, o topraklarda yaşayan yerliler için büyük bir yıkımla sonuçlandı.
İngiltere, Fransa, Hollanda ve İspanya’nın bu topraklarla ilgilenmesiyle başlayan süreç boyunca 13 adet koloni kuruldu.
Kolonileşmenin ilk zamanlarında yerlilerle dostane olarak başlayan ilişkiler, yıllar geçtikçe sert çatışmalara evrildi. Bu süre zarfında Amerikan yerlilerinin yemek kültürleri ve savaş teknikleri sömürgeciler tarafından da benimsendi.
Çoğunluğu çiftçi olan ilk sömürgeciler zamanla gemi yapımı ve balıkçılık sektörlerine yöneldiler. Ekonomik alandaki ilerlemelerle birlikte nüfus da hızlı bir şekilde artmaya başladı.
1700 senesine gelindiğinde 13 koloninin nüfusu yaklaşık 250 bine, 1760’ta 1,7 milyona ulaştı.
Sömürgelerin bu kadar hızlı gelişmesi, sömürgeci ülkeler arasındaki gerilimi de artırdı. 1689 ve 1763 yılları arasında özellikle Fransa ve İngiltere arasında uzun süren çatışmalar yaşandı. 1763’teki Fransız-Hint Savaşı olarak adlandırılan son çatışmayla birlikte İngiltere, Kuzey Amerika’daki en büyük güç haline geldi.
Vergilerin giderek ağırlaşması ve sömürgecileri kızdıran zorlayıcı yasalar, İngiliz kuvvetlerine protestoları ve çatışmaları da beraberinde getirdi.
Bu savaşlar, tarihte Amerikan Devrimi’ni başlatan savaşlar olarak bilinir.
1776’da Thomas Jefferson ve diğer temsilciler toplanarak bir bildiri taslağı hazırladılar. Bağımsızlık Bildirgesi olarak adlandırılan bu bildiri 4 Temmuz 1776’da kabul edildi.
İngilizlerin 1781 yılında teslim olmaları ve yenilgiyi kabul etmeleriyle birlikte Paris Antlaşması imzalandı ve böylelikle Amerikan kolonilerinin bağımsızlığı tanınarak kuzeyde Kanada, güneyde Florida ve batıda Mississippi Nehri’ne kadar uzanan yeni bir ulus resmen kurulmuş oldu.
1789 yılında Haklar Bildirgesi olarak yayınlanan anayasa ile birlikte, güçlü bir merkezi hükümet altında eyaletler birliği kuruldu.
1789’da yapılan seçimlerde George Washington ilk cumhurbaşkanlığı görevine getirildi.
ABD bağımsızlığını ilan ettikten sonra Appalachian Dağları ile Mississsippi Nehri arasındaki bölgede iki eyalet kuruldu; 1792’de Kentucky ve 1796’da Tennessee.
1800’lerin başında İspanya’nın kolonilerinin bağımsızlığını ilan etmeleri üzerine Başkan James Monroe bir bildiri yayınlayarak, Kuzey ve Güney Amerika’da sömürgeleşmeye izin vermeyeceklerini belirtti. Monroe Doktrini olarak bilinen bu bildiri, yayınlandığı tarihten itibaren ABD dış politikasında belirleyici bir konumdaydı.
Ulaşım araçlarının geliştirilmesiyle birlikte nakliye ve ticarette önemli gelişmeler yaşandı ve bu da Amerika Birleşik Devletleri’nin ekonomik olarak büyümesine neden oldu.
1860 yılına gelindiğinde kölelik hala tartışmalı konuların başında geliyordu. 1860’ta köleliğe karşı olduğu bilinen Abraham Lincoln’ün yeni cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından Güney eyaletleri Birlik’ten çekildiler.
Ayrılan bu eyaletler Amerika Konfederasyon Devletlerini kurdular ve Jefferson Davis de bu devletin başkanı seçildi.
Nisan 1861’de hem Doğu’da hem de Batı’da çok şiddetli çatışmalar yaşandı.
1863’te Lincoln’ün yayınladığı Kurtuluş Bildirisi ile, güney eyaletlerindeki tüm köleler serbest bırakıldı.
1865’e kadar devam eden iç savaşın bitmesinin ardından birkaç gün içerisinde Lincoln’e suikast düzenlendi.
Savaştan sonraki on yıl, siyasal, sosyal ve ekonomik açılardan tam bir değişim olduğu için Amerika Tarihi kitaplarında “Yeniden Yapılanma Dönemi” olarak bilinir.
Amerika'ya ne zaman ve nasıl gidilir öğrenmek için lütfen tıklayınız.