Kültür Seyahat
13 Eylül 2022Kapadokya’ya kaç kez gittim hatırlamıyorum. Beni o kadar çok etkiliyor ki. Oğlumla, arkadaşlarımla, model çekimleri için de defalarca gidip sokak sokak gezdim. Yurt dışından ne zaman arkadaşım gelse illa Kapadokya’ya gidelim der. İşte onlardan birisi de Meksikalı Eduardo; Instagram’dan gördüğü fotoğrafları gösterip “Tam da buraya gidelim” dedi.
Bir yabancıya gördüğün, gezdiğin yerleri anlatmak bir farklı oluyor. Onun heyecanını görmek ise daha mutlu edici. Uçakla Nevşehir’e gidip oradan araba kiralamayı uygun gördüm. Genelde Uçhisar’ı veya Göreme’yi tercih ediyorum. Uçhisar, Kapadokya’nın en yüksek tepesinde kurulduğu için muhteşem bir manzaraya sahip. Uçhisar Kalesi’ni, Güvercinlik Vadisi’ni ve tabi ki sabahları kalkan balonları çok net görüyorsun. Otelimizin üstünden geçen balonları Güvercinlik Vadisi boyunca takip ettik. Vadiye ismini, burada beslenen ve ikonik olan güvercinler vermiş. Bu vadide gizli mağaralar bulunuyor. Mutlaka vadiye inip buraları keşfetmek lazım.
Otelde yaptığımız kahvaltıdan sonra Göreme Milli Parkı’na doğru yola çıktık, tam da bu yol üzerinde o meşhur nazar boncuklarıyla bezenmiş ağaçlar var. Hediyelik eşya dükkanları ve tabi ki Türk kahvesi içmek için güzel kafeler. Eduardo’ya Türk kahvesi içirmeden yola devam edemezdim😊 Nazar boncuğunun ne anlama geldiğini anlattığımda, çektiği fotoğraflara başka bir anlam daha kattı.
Göreme Milli Parkı, vadisi, mağaraları, peri bacalarıyla bezenmiş harika manzarasıyla bizi her zaman büyülüyor. Unesco Dünya Miras Listesi’ne giren Kapadokya’nın en eski yerleşim yeri olan bu parkı, 1986 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Milli Park ilan edildi. Yakın zamanda da Açıkhava Müzesi haline getirildi. Bu parkın dikkat çeken en önemli nedenlerinden biri ilk Hristiyanların buraya yerleşmesi. Peki bunu nasıl yapmışlar? Peri bacalarını oyarak şapel, manastır, kilise, yerleşim yerleri, evler, ahırlar yapıp hem ibadet etmişler hem de uzun yıllar yaşamışlar. Peri bacalarının çok rahat bir biçimde oyulabilmesi ve şekle girebilmesi nedeniyle burada yaşamışlar. Azize Barbara Şapeli, Aziz Basil Şapeli, Rahibeler ve Rahipler Şapeli, Karanlık – Çarıklı – Elmalı – Tokalı – Yılanlı Kiliseleri görülmeye değer yerler.
Bizi en çok merak ettiren konu ise sert geçen kış koşullarında bu insanların nasıl yaşadığı. Gece ile gündüz ısı farkı çok yüksek. Gündüz 20 derece ise gece eksi değerleri görebiliyor. Girdiğimiz oda-mağaralarda “is lekeleri” vardı. Kandil içine yakıt olarak koydukları yağları yakarak çok rahat ısınmışlar. Yaşam alanları küçük ve peri bacaları ısıyı koruduğu için hiç sorun yaşanmamış. Hayvanları ahır olarak kullandıkları giriş katında tutup, kendileri üst katta yaşamışlar.
Beni etkileyen diğer bir Açıkhava Müzesi ise Zelve. Zelve’de apartman büyüklüğünde bir yapı var ve 1952 yılına kadar insanlar yaşamışlar. Çok yakın bir tarih olduğu için bu beni aşırı etkiliyor. Hem önünde düğünlerin de yapıldığı sosyal bir alan var. Cami, kilise ve manastırı bir arada bulabiliyoruz. Burada erozyon fazlalaşınca ve yapılarda çökmeler meydana gelince Aktepe Köyü’ne taşınılıyor. Bazı mağara evlere ise girişe izin verilmiyor. Müze girişinde hediyelik eşya satan bir ablayla tanıştık ve ailesinin daha önce Zelve’de yaşadığını anlattı. Müze demişken Müze Kart’ınızla her yere ücretsiz girebiliyorsunuz. Zelve’yi bu yakın tarihi nedeniyle daha çok seviyor ve tüm arkadaşlarımı burayı görmeleri için teşvik ediyorum.
Kapadokya, gün doğumu ve gün batımını nefesinizi keserek izleyebileceğiniz bir yer. Gün batımı için en meşhur yer olan Kızılçukur’u tercih ediyoruz. Araç dışında gitmenin zor olduğu bir lokasyon, hatırlatayım. İnsanlar müzik açıp piknik yapabiliyor veya Kapadokya’nın o meşhur üzümlerinden üretilmiş şarapları yudumlayarak anı taçlandırıyorlar.
Gün doğumu için ise Uçhisar’ı tavsiye ediyorum çünkü Göreme’den kalkan balonları da görebiliyorsunuz. Balonların adeta dans ederek göğe yükseldiği o anda güneşin doğuşu paha biçilemez oluyor. İşte tam da bu lokasyonda çektiğim fotoğraflar en beğenilenler oldu. Rüzgârın yönüne göre balonlar Uçhisar Kalesi’ne gelebiliyor ve tam da üstünüzden geçiyorlar.
Gün içinde bu kadar gezip acıkmamak olmaz. Buraya özgü “testi kebabı”nı tavsiye ediyorum. Yerel lezzetleri kovalayan biri olarak parmaklarınızı yiyebilirsiniz. Yerel şarap firmalarına uğrayıp tadım yapabilir ve birçok seçenekten en lezzetlisini alabilirsiniz. Ben buraya gelmişken sütle kavrulmuş kabak çekirdeği alıyorum. Kuruyemişçileri kime sorsanız gösterirler. Yörenin üzümlerinden yapılan peksimeti de kaçırmayın.
Sabah çok erken kalkıp aracımızla Göreme’ye geçtik. Balonların kalkış anları her zaman çok etkileyici oluyor. Fakat sabahları çok soğuk olduğu için kalın giyinmekte fayda var. Birkaç saat sonra hava ısınacak ve terleyeceksiniz ona göre😊 Balonlar kalkarken çıkardıkları sesler, insanların sevinç kahkahalarıyla birbirine karışıyor. Alevler hem balonları hem de göğü aydınlatırken bu anları videoya çekmeyi unutmayın. Araçla gitmek şu işe yarıyor; balonların rüzgârın yönüne göre hareket ettiğini söylemiştim. Genelde 2 rota oluyor: Uçhisar/ Güvercinlik Vadisi veya Aşk Vadisi yönü. Araçla balonları takip edip iniş yerine göre yerleşebilirsiniz. Aşk Vadisi’ni tepeden gören bir yere gidip doğal seyir terasından onlarca balonu izledik o sabah. Fotoğraf arşivim için muazzam kareler çıktı. Rengarenk balonlar, dünyanın en güzel coğrafyasında uçuyorlar ve benzerini hiçbir yerde göremezsiniz. Dünyada, balonların %60’tan fazlası Kapadokya’da kalkıyor, işte bu yüzden yurt dışından akın akın insanlar buraya gelip bu deneyimi yaşamak istiyorlar.
Peki Aşk Vadisi’ni veya Aşıklar Vadisi’ni neden bu kadar önemsiyorum; çünkü bu vadinin uzunluğu 4900 metre. Vadiye inip her biri birbirinden farklı peri bacalarının yanından uzun uzun yürüyebilirsiniz. Meyve ağaçları ve üzüm bağlarını yol boyunca göreceksiniz. Üzüm yetiştirmek zahmetli ve uzun sürdüğü için gittikçe azalan bir meslek olmuş. Balonların da nereye ineceği belli olmadığı ve bağlara zarar verdiği için arazi sahipleri kiralama yoluna gitmiş. Kiralayanlar ise balon firmaları ve bu bağları kesmek zorunda kalıyorlar. O yüzden yol boyunca gördüğünüz üzümlerin de tadına bakınız.
Son gün biz de balona bindik ve elbette bu fırsatı kaçıramazdık. Araçla gezdiğimiz yerleri bir de gökyüzünden izleme fırsatını elde ettik. Kapadokya sihirli bir yer. Sisin üzerine çıkıp güneşin doğuşuna şahit olmak ise insanın aklını başından alıyor. 100’den fazla balonu havada görünce inanın hayran oluyorsunuz. 1 saati bulan bir yolculuğun nasıl geçtiğini anlayamadık bile. Zamansız bir yolculuk diyebilirim. Yukarıdayken hiç ses duymuyorsunuz sadece balonu şişiren alevin sesi. İnişte bizi bir sürpriz bekliyor; şampanya (köpüklü şarap). Bu da bir gelenek olmuş, yörenin üzümlerinden yapılan bir sunum. Herkesin ismine hazırlanmış bir de katılım belgesi veriliyor. İşte unutulmaz bir anı.
Kapadokya, her mevsim gidilebilen şaşırtıcı, ilgi çekici, büyüleyici ve mest eden bir yer. Siz de bu büyünün içine girmek istemez misiniz?
Birol Bali (@Balibey)