Bir “Hanedanlıklar Medeniyeti” olan Çin’in kadim tarihi, MÖ 1500’lü yıllara kadar uzanmaktadır.
1911 yılındaki Xinhai Devrimi ile 2000 yıllık imparatorluk bitmiş ve cumhuriyet ilan edilerek yepyeni bir döneme geçilmiştir.
Bugün Orta Asya’nın doğusundan başlayan toprakları, güneyde Hindistan’a, kuzeyde Moğolistan’a, kuzeybatıda Rusya ve Kuzey Kore Cumhuriyeti’ne dek yayılmıştır.
Çin’in yeryüzünde kapladığı alan, Türkiye’nin kapladığı alanın 12 katından da fazla.
Yüz ölçümü bakımından dünyanın en büyüklerinden olan Çin, 1,5 milyarlık nüfusuyla da dünyanın en kalabalık ülkesi.
O kadar kalabalık ki, dünya nüfusunun %20’si Çinlilerden oluşuyor. Çince de dünyada en çok konuşulan diller arasında ilk sırada.
Resmi dili Mandarin olan ülkede, 299 farklı Çincenin konuşulduğu biliniyor.
Yönetim şekli Tek Partili Üniter Sosyalist Cumhuriyet olan Çin’de %60’lık bir kesim kırsal bölgelerde yaşıyor. Sadece Kuzey Çin’deki “Yaodong” adı verilen mağara evlerde yaşayanların sayısı bile yaklaşık 30 milyon.
Şangay, gelişmiş sanayisi nedeniyle dünyanın süper gücü olarak görülen Çin’in en önemli liman kenti konumunda.
Kökleri çok eskilere dayanan bu medeniyet, pek tabi ki kültür, felsefe ve sanat alanlarında da oldukça zengin bir birikime sahip.
Birçoğu yerel olmak üzere, ülkede 300’den fazla geleneksel opera bulunmaktadır.
Müziğin kökleri ise daha da eskilere, MÖ 1. Yüzyıla dayanır. Daha o zamanlarda bile 80’den fazla müzik aletinin çalındığı biliniyor.
Çok eski bir tarihi olan bir diğer sanat dalı da resimdir. 6000 yılının öncesine gidildiğinde, Neolitik Çağ’a tarihlenen çanak çömlekler üzerinde bu Çin sanatı örneklerine rastlamak mümkün.
Bugün bile bayıldığımız Çin porselenleri Çin’de çok eskiden beri üretilmeye devam ediyor. Jiangsu’daki Yixing kenti, Çin’in çanak çömlek başkenti olarak bilinir.
Çay seremonisi hala o kadar önemli ki bu konuda üniversitelerde bir bölüm bile var. Öğrenciler çay konusunda gerçek birer uzman olarak mezun oluyorlar.
Pandaların ve turnaların Çin halkının gönlünde yerleri ayrı. 12 Çin burcundan en önemlisi olan ejder ise neredeyse sanatın tüm alanlarında kullanılmış ve aynı zamanda imparatorların da ilham verici kutsal sembolü sayılmış.
Qin hanedanının kurucusu Shi Huangdi’nin anıt mezarı için pişmiş topraktan yaptırdığı ve 8 bin savaşçıdan oluşan Terracotta Ordusu, 2000 yıldan bu yana yer altında saklı ve bu ilginç sanat eseri UNESCO tarafından da korunuyor.
Dünyanın en zengin mutfaklarından olan Çin mutfağının en önemli besin maddesi hala pirinçtir. Onu et ve soya fasulyesi takip eder. Yeşil çayları ise tüm dünyada ün kazanmıştır.
Kültürü, gelenekleri, tarihi ve doğal güzellikleriyle tüm dünyanın her daim ilgi odağı olan Çin’de gezilip görülecek gerçekten çok fazla yer, çok fazla şey var.
Yılda 10 milyon ziyaretçi alan ve eski dönemlerde girmenin yasak olması nedeniyle hala “Yasak Şehir” olarak bilinen saray, Çin’in en eski yapılarından. 1925 yılından beri müze olarak ziyaretçi kabul eden sarayda Çin kültürüne ait önemli eserler sergileniyor.
Dünyanın en uzun savunma hattı olan Çin Seddi ise, bildiğiniz üzere ülkeyi Moğol ve Türk saldırılarından korumak üzere yapılmış. Yapımı 17. Yüzyılda tamamlanan Çin Seddi Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri ve bugün hala en önemli turistik noktaların başında geliyor.
UNESCO’nun koruma altına aldığı bir diğer güzellik olan Batı Gölü ise, birçok tapınağın ve bahçelerin yer aldığı bir göl alanı. Burayı gördüğünüzde ve hatta güneşi burada batırdığınızda neden Çinli sanatçıların ilham kaynağı olduğunu da anlıyorsunuz.
Çin’in geleneksel mimarisinin en güzel örneklerinden biri kabul edilen Yuyuan Bahçesi ise Pan Yunduan tarafından anne ve babasına hediye edilmiş bir yapı. Şanghay’daki Yuyuan Bahçesi haftanın her günü ziyaret edilebiliyor.
Medeniyetlerin beşiği olan topraklarda korunması gereken o kadar çok şey var ki UNESCO listesinde de tahmin edilebileceği üzere Çin başı çekiyor. Hepsine değinemedik ama Ming Mezarları ile bitirelim. Pekin’deki bu mezarlıkta Ming hanedanlığının 13 imparatorunun mezarıyla birlikte 235 yıl boyunca tahta geçmiş tüm imparatorların mezarları yer alıyor. 41 bin kilometrelik devasa bir alan üzerine kurulmuş olan mezarlık, Lancag ve Jİnsha nehirlerinin de kesiştiği noktanın hemen üzerinde yükseliyor.