Amerika kıtasında yer alan Amerika Birleşik Devletleri, kuzeyinde Kanada ve güneyinde Meksika ile komşudur. Federal Cumhuriyet ile yönetilen ülkede 50 eyalet ve 1 federal bölge bulunmaktadır. Federal bölge olan Washington DC, hiçbir eyaletle birleşik değildir. Bu sebeple Amerika Birleşik Devleti Federal Hükümeti için bazen yalnızca Washington DC şeklinde de bahsedilmektedir.
9.8 milyon kilometrekare yüz ölçümüne sahip olan ülke, nüfus bakımından da oldukça yoğundur. Amerika, Hindistan ve Çin’ den sonra dünyanın en kalabalık 3. ülkesi olma özelliğini taşımaktadır. Nüfusun bu denli yoğun olmasının nedeni ise ülkenin aldığı yoğun göçler ile açıklanır. Öyle ki dünyanın dört bir yanından göç alan ülke için rüyalar ülkesi yahut fırsatlar ülkesi diye bahsedildiğini muhakkak duymuşsunuzdur. Hal böyle olunca fırsatlar ülkesi diye tabir edilen ABD’nin sunduğu imkanlardan yararlanabilmek için pek çok insan buraya yerleşmenin yollarını aramaktadır. Elbette insanlara hayal kurduran bu ülkenin sunduğu fırsatlar ekonomik durum ile doğru orantılıdır.
Amerika’nın diğer ülkelere kıyasla sahip olduğu pazarlar payı düşünüldüğünde dünyanın en büyük ekonomisi unvanına sahip olması doğal bir sonuçtur. Böylesi güçlü bir ülke ekonomisinin formundan söz ederken gelişmiş ve karma bir yapıya sahip olduğunu belirtmeliyiz. Kişi başına düşen gelirde dünyanın en iyi 10 ülkesinden biri olan Amerika, gayri safi yurt içi hasılası 14 trilyon Dolar’ı aşkındır. Para birimi Amerikan Doları olan ülke tüm dünya ekonomisi üzerinde oldukça yönlendirici bir rol oynar. New York Menkul Kıymetler Borsasının’ da orada bulunmasıyla birlikte dünya finans piyasalarının merkezi haline gelmiştir. Peki böylesine güçlü bir ekonomiyi ortaya çıkan etkenler nelerdir?
Ülke ekonomisinin fonksiyonel içeriğine bakmadan önce genel anlamda iki kulvardan bahsedebiliriz. Amerika ekonomisini kabaca değerlendirdiğimizde karşımıza doğal kaynaklar ve kalifiye iş gücü çıkıyor. ABD doğal kaynaklar açısından oldukça zengin bir ülke. Bu nedenle dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz üreticisi haline gelmeyi başarmış. Elbette bunlarla sınırlı kalmayan ülkede madencilikten de söz etmek gerekir. Topraklarında bulunan doğal kaynakları değerlendiren Amerika, teknoloji ve sanayi alanlarında da oldukça ilerlemiş durumdadır. Çelik, telekomünikasyon, makine, savunma sanayii, kimya, havacılık, uzay gibi alanlarda önemli çalışmalar yürütmektedir. Tüm bu çalışmalardan bahsedilirken Amerika’nın sahip olduğu şirketlerin sayısını da eklemek gerekir. Dünya çapında bulunan en büyük ve önemli 500 şirketten 128’i Amerika topraklarında yer almaktadır. Ayrıca ABD kapitalizmin adeta simgesi haline gelmiş bir ülkedir. Bu kanıyı haklı çıkaran ise ekonomi idaresinin büyük çoğunluğunun kamu yoğunluğunda olmayarak özel sektörden sağlanmasıdır. Ülkenin üretim ve hizmet sektörünün %70’i tamamen özel sektöre ait geri kalan kısım ise kamuya aittir. Bu durum Amerika’yı kapitalist sistemin işlediği en önemli ülke haline getirmiştir.
Genel anlamda doğal kaynaklar ve kalifiye iş gücü sayesinde ekonomisini devleştiren Amerika için aslında göç önemli bir olgudur. Amerika Birleşik Devletleri’nin çok sayıda göç alması sebebiyle karma bir nüfusa sahip olduğunu belirtmiştik. Ülkeye gerçekleştirilen bu göçlerden en önemlisi ise beyin göçü… Bilim, teknoloji ve tıp alanında sürekli ivme kazanan Amerika, başarısını aldığı beyin göçlerine borçlu. Bu sayede köklü sanayi ve teknoloji alt yapısını elinde bulundurduğu için dünya üzerinde rahatlıkla söz sahibi bir konuma gelebiliyor.
Ancak Amerika’nın ekonomisinden bahsederken son olarak değinilmesi gereken bir alan daha olacak. Tarım ve hayvancılık…Doğal kaynaklar açısından zengin olan ülke toprak verimliliği konusunda da şanslı. Ülkenin neredeyse yarısı tarım arazileriyle kaplı ve ABD bu sayede tarım ve hayvancılık konusunda da önde gelen ülkeler arasına girmiştir. Yetiştirilen pek çok tarım ürününün başında ise tütün, soya, şeker pancarı, turunçgiller gibi çeşitli ürünler gelmektedir. Tüm bu artılara rağmen bazı dönemler yaşadığı krizlerle de gündeme gelen Amerika, sıklıkla Çin ekonomisiyle yaşadığı rekabetle gündeme gelse de dünyanın en büyük ithalatçısı olarak anılmaktadır.