Kültür Seyahat
29 Ağustos 2022Ne diyor Orhan Veli şiirinde?
“Kapalıçarşı deyip geçme; Kapalıçarşı, Kapalı kutu.”
Sizi bilmem ama ben ne zaman Kapalıçarşı’ya gitsem mutlaka kaybolurum. Ve tabii her defasında da aklıma bu dizeler gelir. Elbette mazeret hazır. Eeeee! Ne yaparsın, Kapalıçarşı deyip geçme, ne de olsa 24 kapısı, 14 hanı, 65 sokak üzerinde 3,600 dükkanı olan devasa bir yapı.
Peki Kapalıçarşı’da kaybolanlar sadece ziyaretçilerden mi ibaret? Maalesef hayır. İşte bu yazı, kaybolan o diğer şeyler hakkında.
Çarşıyı tek cümle ile özetle deseniz, “Kapalıçarşı; bir edeptir” derim. Çünkü bilirim ki, çarşıya bu özelliği kazandıran, yaklaşık 6 asırdır bu mekanda faaliyet gösteren, ticari ahlakı, kuralları, adetleri sıkı sıkıya uygulayan ve çarşı kültürünün bugüne gelmesine vesile olan esnaf gruplarıdır. Bu kurallardan biri de, geçmişte belli esnaf gruplarının, çarşının o esnaf grubuna tahsis edilen belli bir bölgesinde veya sokağında faaliyet göstermesidir. Ne yazık ki; değişen zaman ve teknoloji sebebiyle bu esnaf grupları, daha doğrusu bazı meslekler yitip gitmiş, adları unutulmuştur. İsterseniz Kapalıçarşı’nın yitip giden esnaf gruplarının, mesleklerinin izini, yine çarşının sokak ve han isimleri üzerinden sürelim.
ÇUHACILAR
Saf yün ipliğinden ince ve sık şekilde dokunan, dövülerek sıkılaştırılan ve boyanarak kullanılan bir kumaş türü olan çuha genellikle erkek giyiminde, at örtüsü ve terlik yapımında kullanılırdı. En çok kullanıldığı yer de Yeniçeri Ocağı idi. Kapalıçarşı’nın ayrılmaz parçası 24 handan biri olan Çuhacı Han’da, askeri maksatlı kullanım dışındaki ihtiyacı karşılamak için çuha satılırdı. Bu işi yapan esnaf grubuna da çuhacılar denirdi.
KÜRKÇÜLER
Osmanlı devrinde kürk, sadece bir giyinme biçimi olmayıp, aynı zamanda bir statü sembolüydü. Halife ve hükümdar tarafından taltif etmek, şereflendirmek maksadıyla devlet adamlarına giydirilen değerli elbiselerin yakaları kürk ile donatılırdı. Sadece devlet adamlarına, elçilere değil, gelinlere de “Ördekbaşı” denilen kürk giydirmek adettendi. Kürkçü esnafı satış kadar, tamirat işleri ile de uğraşırdı. Nuruosmaniye kapısı ile Beyazıt kapısı arasında uzanan Kalpakçılar Caddesi’nin başındaki Kürkçüler çarşısında faaliyet gösterirlerdi.
ALTIN VARAKÇILAR
Varak, külçe altının silindirden geçirilmesi ve deri arasında dövülmesi ile elde edilen ince levhalara verilen isimdir. Süsleme maksadıyla kaplama veya suda eritilerek boya haline getirilerek kullanılırdı. Bu esnaf grubu Varakçı Han’da faaliyet gösterirdi.
SORGUÇÇULAR
Kapalıçarşı’nın belki de en ilginç meslek grubudur. Dünyanın en güzel kuşlarının, en nadide tüylerini açık arttırma ile satan esnaf grubuna verilen isimdir. Müşterileri arasında padişahlar, şehzadeler, sultanlar ve vezirler bulunurdu. Bu kıymetli tüylerle başlıklar süslenirdi. Hatta bu tüyler mücevher süslemesinde de kullanılırdı. Sorguçcu Han bu esnaf grubunun ticari faaliyette bulunduğu yer idi.
ÖRÜCÜLER
Kapalıçarşı’nın kapılarından birine adını veren esnaf grubu, yırtılmış kumaşları, şalları, her türlü kadın ve erkek giysilerinin yırtıklarını, tamiratı belli etmeden maharetle örerlerdi. Bugün bildiğim kadarı ile Kapalıçarşı’da bu mesleği icra eden tek kişi olan 74 yaşındaki Seyfi abimiz ile 2-3 sene önce bir röportaj yapmıştım. O sohbette, “Koskoca İstanbul’da bu işi sürdüren 2, bilemedin 3 kişiyiz” demişti.
İĞCİLER
İplik ve yün eğirmekte kullanılan iğ yapan, çorap örmek için şiş, kasnak işlemekte kullanılan tığ, yorgancılara mahsus çuvaldız, minder mıhlamak için uzun şiş ve bunlara benzer eşyaları da imal eden meslek grubu. Mahmut Celalettin Musâhipzâde Örücüler Çarşısı’nın altındaki sokağa “İğciler Sokağı” dendiğini yazar.
KALPAKÇILAR
Kapalıçarşı’nın ana caddesi olan Kalpakçılar’a ismini veren esnaf grubu siyah samurdan ve kuzu derisinden kesik koni biçiminde ve siperliksiz bir çeşit başlık olan kalpak yaparlardı. Özellikle soğuk günlerde tercih edilen kalpaklar, Kuva-i Milliye teşkilatının da alamet-i farikası olmuştur.
YAĞLIKÇILAR
Yağlık, eski devirlerde hazır iç çamaşırları, don, gömlek türünden eşya için kullanılan bir tabir. Yağlıkçı esnafı bu eşyaları satmak dışında, gelin giysileri, teller, duvaklar, sorguçlu elmas taçları da kiralamak suretiyle müşterilerine sunarlardı.
FERMENECİ
Fermene, ipek ve sırma gaytanlarla (iplik) kumaş üzerine işlenen bir tür süslemeye verilen isimdir. Şalvar, potur, dizlik, cepken, kadın feracelerine işlenirdi. Bunu imal eden esnaf grubuna da Fermeneci denirdi.
GAYTANCI VE DÜĞMECİLER
Fermenecilerin işledikleri ipek ve sırma fermene gaytanları giysilerin kollarına, yakalarına işleyen, bu giysilere dikilen küçük düğmeleri imal eden esnaf grubuna verilen isim gaytancı ya da düğmecilerdi. Bu esnaf grubu Zenneciler'e giden sokağın başında, Yağlıkçı Çarşısı'na kadar olan bölümde sanatlarını icra ederdi.
ZENNECİLER
Kadınların kullanımına yönelik her türlü kumaş, iğne, iplik, gelinlik, giyim kuşam malzemesi, yatak takımı ve şal satan esnaf grubuna verilen isimdir. Her ne kadar esnaf loncaları haksız rekabeti engellemek için esnafın tezgâhını dükkân önüne çıkarıp kalabalığa göstermesine ve dükkan önünde ürün işlemesine izin vermese de, bu esnaf grubu sattıklarını malları dükkanlarının önündeki sırıklara asarak teşhir edebiliyordu. Kapalıçarşı’da İç Bedesten’de faaliyet gösterirlerdi.
KAVAFLAR
Özenilmeden ayağa giymek için yapılan her türlü terlik, ayakkabı gibi eşyayı üretip satan esnaf grubuna verilen isimdir. Faaliyetlerini çarşının Kavaflar sokağında icra ederlerdi.
Kapalıçarşı’nın 6 asırdır İstanbul’da ticaretin kalbinin attığı bir mekân olduğu su götürmez bir gerçek. Bu köklü geçmişin kendine özgü bir terbiye ve kültür yaratması da kaçınılmaz. Bu kültürün yaşatılması ancak olayları, mekanları ve olguları bilerek mümkün. Bazı şeyler yitip gitmiş olsa da bunları bilmek çarşıyı çok daha kıymetli kılıyor. Ve en önemlisi çarşı birçok yönüyle ziyaretçilerinin yeni keşifler yapmasına, yeni şeyler öğrenmesine imkân veriyor.
Bakalım sizler de bir sonraki Kapalıçarşı ziyaretinizde ne gibi yeni şeyler keşfedeceksiniz? Ben yapamam dememek lazım. Gerekli olan tek şey biraz merak, okumak ve araştırmak. Keyifli keşifler...
GEZMEKYETMEZ