Kültür Seyahat
14 Ocak 2022Güncelleme Tarihi: 2 Haziran 2022
Bu yazımızda, İstanbul'un eşsiz simgelerinden, efsaneleri ile ünlü ve vapurla yanından her geçişinizde kafanızı şöyle bir uzatıp selamlamadan edemediğiniz, Boğaz'ın İncisi Kız Kulesi'ni tanıtacağız sizlere.
Hep Kız Kulesi diye bilinmemiş elbette. Antik dönemlerde Küçük Kale, 15. yüzyılda Arcona ve 17. yüzyılda Leandre Kulesi olarak anılmış. Üsküdar açıklarında, kıyıya yaklaşık 150-200 metre uzaklıkta bir kayalık üzerinde konuşlanan biricik kulemizi yabancılar da Leander's Tower veya Maiden Tower olarak biliyor.
2 bin 500 yıl öncesine uzanan tarihi ile özellikle gün batımlarında Boğaz’ın siluetine çok yakışan Kız Kulesi’ni tanımaya önce ilk inşa edildiği zamanlara giderek başlayalım.
Kız Kulesi’nin Tarihi
Resmi kaynaklarda ilk kez M.Ö. 400’lü yıllarda bahsedilmeye başlanan Kız Kulesi’nin Atinalı bir kumandan tarafından kurulduğu biliniyor. O zamanlar Boğaz’dan geçen gemileri kontrol altında tutmak ve vergi almak dışında bir işlevi olmayan bu gözetleme kulesi, İstanbul’un Bizanslıların hakimiyetine girmesiyle birlikte biraz daha güçlendirilerek savunma kulesi olarak kullanılmaya başlanıyor.
Tarihi boyunca defalarca restore edilen Kız Kulesi’nin bugünkü halini alması ise Fatih Sultan Mehmet zamanına denk gelir. Osmanlı zamanında bayramlar ve tahta çıkışlar gibi özel günlerde kuleden top atışı yapılmasıyla bir kutlama sembolüne dönüşen Kule’nin bir deniz feneri olarak kullanılmaya başlanması ise Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile gerçekleşir.
Zaman içinde birçok farklı durum için kullanılan kulenin belki de en ilginç ve en önemli kullanımı ise salgınlar için karantina ve hastane olarak hizmete sunulmasıdır. 20-30 bin kişinin öldüğü veba salgınında hastalar burada tecrit edilerek hastalığın iyice yayılması önlenmiştir.
Kule, 2000’li yıllardan itibaren İstanbul’un simge turistik yapılarından biri olarak tüm dünyada tanınmaya başlamıştır.
Günümüzde Kız Kulesi
Hem bir müze hem de bir şeyler yiyip içebileceğiniz bir kafeterya ve restoran olarak hizmet veriyor Kız Kulesi. Akşam yemekleri için rezervasyon şart fakat gündüz için bu durum geçerli değil. Kişi sayısı sınırı ile özel davet veya organizasyonlarınızı da gerçekleştirebileceğiniz Kız Kulesi’nde enfes bir boğaz manzarası eşliğinde misafirlerinizi ağırlayabiliyor, özel günlerinize apayrı bir anlam yükleyebiliyorsunuz.
Salacak ve Kabataş’tan tekne ile ulaşabileceğiniz Kız Kulesi’nin giriş ücreti yetişkinler için 40 (kişi başı), öğrenciler için ise yine kişi başı 20 lira şeklindedir. Fiyata tekne ücreti dahil.
Hafta içi 09:00-13.00, hafta sonu 10:00-13:00 arası güzel bir serpme kahvaltı yapabilirsiniz.
Akşam yemekleri rezervasyon ile 19:45’ten sonra başlıyor. Canlı müzik ve manzara eşliğinde dünya mutfaklarından seçilerek özenle hazırlanmış menülerin tadını çıkarabilirsiniz.
Efsaneleri ile Kız Kulesi
Efsanelerden biri, kralın, kızını bir yılan sokmasıyla kaybedeceği kehanetini duyması üzerine kuleyi inşa ettirmesi ve kızını oraya yerleştirmesinden bahseder. Kızına düzenli olarak yiyecek gönderir kral. Yine yiyeceklerin gönderildiği bir gün sepetlerden birine bir yılan gizlenir ve prensesi zehirler, kral da kızını kaybeder.
Bilinen en eski efsanelerden biri ise kuleye bugün adını da vermiş olan Leandros efsanesidir. Çanakkale Boğazı’nın Batı Yakasında Sestos diye bilinen bölgede bulunan Afrodit Mabedi’nde rahibelik yapan Hero ve Abydos’ta yaşayan Leandros birbirlerine âşık olur. Her gece gizli gizli Hero’yu görmeye yüzerek gelen Leandros; fırtınalı bir gecede kulenin ışığının sönmesiyle yönünü şaşırır ve dalgalara kapılarak hayatını yitirir. Leandros’un boğulduğunu öğrenen Hero kendini sulara bırakır. Aslen Çanakkale civarına ait bir efsane olsa da Avrupalı seyyahlar tarafından Kız Kulesi’ne atfedilmiş ve günümüzde da hala aynı adla bilinmektedir.
Şüphesiz bu efsaneler içinde en romantiği Galata Kulesi ve Kız Kulesi’nin birbirine olan aşkıdır. Tüm heybetiyle Galata Kulesi bir yanda, tüm zarifliğiyle Kız Kulesi öbür yanda. Fakat aralarında bir İstanbul Boğazı engeli bulunur. Galata Kulesi’nin yıllar boyu Kız Kulesi’ne yazıp biriktirdiği mektupları, Galata’nın ısrarına dayanamayan Hezarfen Ahmet Çelebi’ye iletmek düşer. Galata’dan süzülmeye başlayan Çelebi Kız Kulesi’ne varamaz fakat rüzgarla uçuşan mektuplar Kız Kulesi’ne bilmesi gereken şeyi söylemiştir. Günümüzde mors alfabelerinin ışığa dönüştürülmesiyle birbirlerine “Seni Seviyorum” diyerek aşklarını dolu dolu yaşıyorlar.
Son olarak bir atasözüne hayat verdiğine inanılan efsane ise, Battal Gazi efsanesidir. Battal Gazi’nin yaklaştığını gören Bizans Tekfuru kızını ve hazinelerini Kız Kulesi’ne saklar. Fakat Battal Gazi kuleyi ele geçirir ve hem kızı hem de hazineleri alıp atını Üsküdar’a sürerek yoluna devam eder. “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” ifadesinin bu efsaneden geldiğine inanılır.